
fotoğraf:kadir incesu
Yurt içi ve yurt dışından 550 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunu buluşturan 28. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı yapıldı.
Törende yapılan konuşmalar içinde Yayıncılar Birliği Başkanı Çetin Tüzüner’in konuşması öne çıktı. Tüzüner “Yasaların getirdiği yaptırımlar ve fiziki önlemlere karşın korsan yayıncılığın önü alınamamıştır. Piyasada satılan yayınların yaklaşık yüzde 50’si korsan basılan kitaplardır. Tüm kitap okurlarına bir kere daha sesleniyorum: Lütfen korsan yayınları almayın. Korsan yayınlar alarak yazarın, yayıncının ve kitapçının hakkını ve emeğini çalan kitap hırsızlarının nemalanmasına izin vermeyin…” dedi özetle…
Bu yılki fuarın ‘onur konuğu” Cevat Çapan ise, her yıl büyük bir heyecan ve merakla beklediği kitap fuarında onur konuğu olmanın mutluluğu ve heyecanını yaşadığını belirtti…
Açılış kurdelesi de kesildikten sonra, artık söz okurlara geçti…
Fakat önceki yıllara göre, okurların fazla sesi çıkmadı gibi geldi bana…
Pek çok katılımcı da aynı görüşteydi.
İlklerin fuarı…
Kastamonu’dan gelen ve ilk kitabı yayımlanan gazeteci Fikri Uzun da büyük bir heyecanla gelmişti fuara…
Yalın Ses Yayınları tarafından yayımlanan “Kurtuluş Yolu” adlı kitabını tanıtmak istiyordu okurlarına. Birkaç tanıdık ve hemşerileri yalnız bırakmadı Fikri Uzun’u…
Fikri Uzun, kitaplarını imzalamıyor, parmak basıyor.
Nedenini sorduğumda ise şunları söyledi: “Kimseyi taklit etmemek için kitabımı imzalamıyor, parmak basıyorum”. Yazdıklarının kurgu değil, gerçek yaşanmış olaylar olduğunu özellikle belirten Fikri Uzun kitabıyla ilgili en doğru tespiti de yazar Mustafa Aslan’ın yaptığını söylüyor: “Uzun’un yapıtına Kurtuluş Yolu adını vermesi boşuna değildir. Bu, Kastamonu’da Şeker Köprü’den başlayıp Seydiler’de biten yola Kurtuluş Savaşı yıllarında verilen ad olmanın yanında bir 'Kurtuluş Yolu' aranmaktadır ve o yazılarında bu yolu imlemektedir. Ülkemiz bir AB ve ABD saldırısı altındadır. Bir çıkış, 'Kurtuluş Yolu' bulunmalıdır. Herkes biraraya gelmelidir. En azından sağ ve sol kendi aralarında bir birliktelik oluşturmalıdır. Dağınıklıktan kurtulmadıktan sonra kimseye kurtuluş yoktur”
Umut yüklü mektuplar…
Daha önce fuara okur olarak gelen Gülser Han Akkaş, bu kez Kora Yayınları’ndan çıkan “Umut Yüklü Mektuplar” adlı romanın yazarı olarak Kar dergisi standında okurlarıyla biraraya geldi…
“Umut Yüklü Mektuplar”ı okuduğum için yazarıyla uzun uzun sohbet ettik. Adı üstünde "umut" yüklü bir kitap… Akkaş kitabını şöyle anlatıyor: “Umut Yüklü Mektupları yazmamın birçok nedeni var; ama en önemlisi Türkiye'de kadın hak ve özgürlüklerinin eşit olmayışının, tam tersi bir yaşamda yaşanılanların ve yaşanması gerekenlerin tatlı bir isyanı…”
Feyza Hepçilingirler’in 30. sanat yılı…
İlk yazısı Ocak 1979’da yayımlanan Feyza Hepçilingirler için de bir etkinlik düzenlendi. Aydın Ilgaz, Emin Karaca, Yusuf Çotuksöken, Hürriyet Yaşar ve Erendiz Atasü, Hepçilingirler’in yazınımızdaki yeri üzerine bilgiler verdiler.
Son olarak söz alan Feyza Hepçilingirler ise nemli gözleriyle “Şu an sıkılıyorum. Bu kadar övgüye alışık değilim. Sanki ölmüşümde arkamdan konuşuluyormuş gibi geliyor bana. İnsanın, kendisi için anlatılanları dinlemesi çok zevkliymiş. Umarım ben gittikten sonra da arkamdan böyle şeyler söylenir” derken, salondan itirazlar yükseldi: “Uzun ömürler Feyza Hanım. Sizi seviyoruz…”
Sınıf 65 yaşında…
Rıfat Ilgaz’ın ilk baskısı 1944 yılında yapılan ikinci şiir kitabı “Sınıf” üzerine de bir panel yapıldı. Aydın Ilgaz, Erol Şadi Erdinç ve Müslim Çelik, Rıfat Ilgaz üzerine konuştular.
Erol Şadi Erdinç’in anlattıklarını sizlerle de paylaşmak istiyorum: “Rıfat Ilgaz ile lise son sınıf öğrencisiyken tanıştık. 1940’lı yılları ve ‘Sınıf’ı anlamak için o günlerin siyasal yapısına bakmak gerekir. Halkın yüzde 99,9’u zor şartlarda yaşıyordu. Rıfat Ilgaz, ‘Sınıf’ta, öğrencilerin dramını anlatır. Bizim dramımızı… Okula gidiyorsunuz, ama aynı zamanda çalışmak da zorundasınız. Yokluk bir yandan, hastalık bir yandan… Bana göre dönemi en iyi anlatan şairlerimizden birisidir Rıfat Ilgaz… O günlerde siyasal polis tarafından sürekli izlenirdik. Hatta selamlaşacak kadar da yakındık. ‘Bunlar komünist’ diyerek bize iş verilmemesi için uğraşırlardı. ‘Sınıf’ varlıkla yokluk arasındaki çelişkiyi ortaya koymuş, dönemin iktidarı da bu nedenle rahatsız olmuştur. Hatta benim de olduğum bir sorguda ‘Neden dağları, ovaları, çiçekleri yazmıyorsun?’ bile demişlerdir”
Erol Şadi Erdinç anlattığı anılarıyla da salondaki izleyicileri kahkahaya boğdu: “Markopaşa’ı çıkardıkları bir gün Rıfat Ilgaz adına bankaya para gelir. Kimlik ibraz edemediği için parayı ödemezler. Rıfat Ilgaz, bunun üzerine sürekli peşinde olan görevliye ‘Kim olduğumu söyle de parayı alayım’ deyince, görevli anında yok olur ortadan…”
Erdinç, konuşmasını Rıfat Ilgaz’ın “Bilsem ki” adlı şiiriyle bitirdi.
Bu ayaklar benden hesap soracak,
Bir düşüncenin peşinde dolaştırdım
Sokak sokak.
Bu baş, bu eğilmez baş da öyle...
Bazı sarhoş, bazı yorgun
Her zaman bir yastığa hasret!
Bu ciğer de hesap soracak,
Esirgedim, güneşini, havasını.
Bu ağız, bu dişler, bu mide...
Ne ikram edebildim ki bol keseden!
Bu bilekler de hesap soracak,
Göz yumdum çektikleri eziyete.
Bilsem ki kimsenin parmağı yok
Bu sürüp giden işkencede;
Kılım bile kıpırdamadan bir sabah
Çekerdim darağacına kendimi,
Bilsem ki suç bende!..
Etkinlik sonrası, izleyiciler “Sınıf”ın yeni baskısı armağan edildi.

Fotoğraf:Kadir İncesu
Hep aranızda olacağım…
Geçtiğimiz yaz kaybettiğimiz Demirtaş Ceyhun için de bir stand açıldı kitap fuarında…
Üzerinde “Hep aranızda olacağım…” yazan bir portresi ve bugüne kadar yayımlanan kitaplarıyla karşıladı okurlarını… Dostları Seyyit Nezir, Barış Doster, Cüneyt Akalın ile Cengiz Gündoğdu da “Demirtaş Ceyhun’da Aydın ve Kavramları” adlı panelde andılar dostlarını…
Seyyit Nezir, yakın dostu Demirtaş’ın anısını yaşatmak için koşturdu durdu fuar süresince…
Demirtaş Ceyhun ve kitap fuarı için şunları söyledi Şair Seyyit Nezir:
“Türkiye’de egemen güçler okuma eylemine karşı bir savaş açmış durumdalar. Bunu beş yıl önce bir söyleşide Eski dergisinde Demirtaş Ceyhun, Yalçın Küçük ve Afşar Timuçin’in vurgularıyla dile getirmiş ve dünya bir yeni ortaçağa giriyor demiştik. Kitap fuarı işte bu ortaçağa karşı son direnç noktalarından biri… O nedenle bu yıl Demirtaş Ceyhun anısına TÜYAP’ın açtığı standda biz de bulunduk.”
Kırk Ayaklı Karınca Asım Bezirci…
Uzun süredir göremediğim isimlerden birisi de Refika Bezirci’ydi. Eşi Asım Bezirci için, Adnan Özyalçıner tarafından hazırlanan “Kırk Ayaklı Karınca Asım Bezirci” adlı kitap için düzenlenecek etkinliğe katılmak için gelmişti fuara. Refika Bezirci’yi Çınar Yayınları standında da bir sürpriz bekliyordu. Asım Bezirci’nin Rıfat Ilgaz’ın 80. yaş kutlamalarında yaptığı bir konuşma standa kurulan bir ekrandan sürekli yayınlanıyordu. 16 yıl önce kaybettiği eşini birden karşısında görünce önce şaşırdı, sonra gülümsedi… Kitapla ilgili sorduğum soruya ise “O kitaptaki belgeleri hazırlamam uzun yıllar sürdü. Adnan Özyalçıner ve Sennur Sezer’e emekleri için çok teşekkür ederim. Güzel bir çalışma oldu. Onur duydum” şeklinde cevap verdi.
Server Tanilli de, Evrensel Basım Yayın standında Asım Bezirci’nin kitaplarını imzaladı.
Katıldığım her fuarda çok ilginç olaylar geliyor başıma… Bana göre bu yılın olayını standımızda çalışan Beliz yaşadı. Ayraç vermek istediği bir genç yürümesine devam ederek,
“Kitap okumuyorum ki, ayracı ne

Fotoğraf:Kadir İncesu
yapayım!” demiş gülerek…
Kar dergisi Genel Yayın Yönetmeni Niyazi Yaşar ise TÜYAP yetkililerinin doğru bir iş yaptığını belirterek, fuarın daha çok kişiye ulaşması gerektiğinin altını çizdi…
-12.11.2009
|